BELKİ DE!



Herkese merhaba, 
Umarım bu gününüz dünden daha güzel geçmiştir ve umarım hepiniz huzurlu bir uyku için son hazırlıkları yapıyorsunuzdur. Benim gibi hala uyanık olanlarda bu saatte yazdığım birkaç satıra denk gelecektir belki de...
Bugün içimden geldiği gibi yazacağım, cümlelere takılmadan aklımdan geçeni sadece yazacağım, neden diye sormayın dedim ya içimden geldi.
Saatler, günler, aylar birbirine söz vermiş gibi akıp gidiyor, ömrümüzden eksildiklerini fark etmeden belki de, üstelik  her gün bir öncekinden daha hızlılar sanki; ''haberlerde ve yahut dergilerde görenleriniz olmuştur, zaman algımız değişti günler artık 24 saat değil'' falan, belki de değildir, bizim için gün dediğin sabah güneşin doğuşuyla başlar, akşam güneşin batışıyla son bulmaz mı zaten? Biliyorum hepimizin ruhu yorgun bu demlerde kimse bizi duymasa da çığlık çığlığayız, yüzümüzden gülümseme eksik olmasa da hepimiz biraz kırgınız bu aralar, bu mevsim ruhumuz yorgun, bakmayın sosyal medya filtreleriyle yarın yokmuş gibi gülen o yüzlere, eteğini toplamış bir dağın küskünlüğü var hepimizde... 
Kafa yorulacak gibi değildir belki de; Şilan Avcı nasıl diyordu? 
''Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla, 
yaşımdan yorgun yaşımdan telaşlıyım bugünlerde.'' sürekli hareket halindeyiz, oysaki bir yerlere hep geç kalıyoruz, en çokta kendimize geç kaldığımızı fark etmeden. Bir şeyleri kaçırma korkusu belki de bizde ki, yada daha sayamadığım neler neler...
Bizi bu kadar yoran nedir, onu bulmakla başlamalıyız sevgili okur, sadece sosyal medyaya fotoğraf çekmekle olmuyordur belki de, sosyal medya dediğimiz mecra bizi nasıl da asosyal bir hale getirdi, fark etmeliyizdir belki de. Her gün bir öncekiyle aynı olmayı bırakmalıdır, değişmeliyiz, değişmeliyiz ki değiştirme gücünü yeniden bulabilelim. Günlerimiz yeniden anlam kazansın, sahiden gülerken bu sefer gözlerimiz ışıldasın. Sanılan kadar zor değildir belki de; Ömer Hayyam gibi aldığımız her nefesin kıymetini bilerek başlayalım, güneşi, günün doğuşunu bu sefer varlığımıza şükrederek selamlayalım, o zaman kim önemser ki bir günün 24 saatten kısa olmasını...

Beni günün hangi saatinde okuyorsunuz bilmiyorum şuan, ben pek insancıl olmayan bir saatte yazdım ve yayınladım çünkü:) Güneşin doğuşuna denk getirebildiysem sizi ne mutlu bana diyelim.😊 
Bir bonusta bırakıyorum size giderken, gelişi güzel dolaştığım bir Rum kasabasından bir kare, kimin fikri bilemem elbette ama derin bir uçurumun kenarına bir bank konulmuş,  orada ne kadar oturdum, kaç saat geçti bilmiyorum, ben kalkarken güneş batmak üzereydi. Şimdilik sadece fotoğrafını paylaşacağım sizinle, belki bir gün ona dair de bir şeyler yazılır umuduyla... Yolu düşen olursa bir gün Trilye taraflarına, sokaklarında gelişi güzel dolansın, denizin kokusu, dalgaların sesi yolunuzu mutlaka oturmanız gereken o banka çıkacaktır... Bu son satırların ahengiyle bir yolculuğun daha sonuna geldik, sağlıcakla kalın.😊


Yazımla ilgili düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz, bunun üzerine konuşabiliriz. Kendinizi dinlemeniz ve ruhunuzla ilişkinizi kaybetmemeniz dileğiyle. Umarım güzel yarınlara uyanırız, HOŞÇA KALIN. 😇

Yorumlar

  1. Yazınızı çok beğendim, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, keyifli okumalar :)

    YanıtlaSil
  3. hesabınıza uzun zamandır bir şey yazmadığınızı görüyorum, lütfen yazmaya devam edin. yeni yazınızı merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz için teşekkür ederim, yakın zamanlarda tekrar yazacağım.

      Sil

Yorum Gönder